Araz Ağalarov: 1 milyon Yağmurluk Sattım
"Her konteyner uğrunda savaş gidiyordu"
Crocus Group-un sahibi Araz Ağalarov RBK-ya bir milyon plaşı nasıl satması, kooperatif hareketinin ilk dalgasının nereye kayboldu çıkması ve Sovyet terbiyesinin ona nasıl engel olmasından konuşup. Makale SSCB'de başlayan yeniden kurmanın 30. yıl dönümüne ithaf edilmiştir.
İş adamının beyanatlarının ilginç olduğunu dikkate alarak, AjansAlperen.Com bu materyali sunuyor.
"Her şeyle alışveriş yapıyorduk".
İmar başladığında ben aspiranturada okuyordum. Aynı özgürlüğü aniden hissettiğim somut anı hatırlamıyorum, fakat aklımda ki, arkadaşlarımızın dar çevresinde eğlenmiştik ve ben dedim ki, dün yasa dışı olan sabah meşru olacaktır. Yasal şekilde kazanmak olacak.
Hiç kimse ne dediğimi anlamadı. Herenin 300 dolara göre 5 yıl hapsedilen veya kimseye ne ise sattığı için 10 yıl ceza alan arkadaşları vardı. Küçük işlerle ise neredeyse herkes uğraşıyordu. Kendisine iki cins aldın - birini satarsınız. İyi görünmek için nasılsa geçinmek gerekiyordu.
Ben anlıyordum ki, her şey kökünden değişecek. Senin istediğini yapabileceğin, serbest ressam olabileceğin yeni yön peyda oldu. Bu, yeniden kurmanın esas başarısı idi. Çünkü daha önce her şey çok sertti: ya sen alimsin, ya sanat adamı, ya da parti çalışanı ...
İş adamı 1988 yılında uğraşmaya başladım. İlk kooperativi "Safran" adlandırdık. Sonra onu İngilizceye çevirdiler ve "Krokus" alındı. O zaman tüm kooperatifler alış verişle meşgul idi, diğerleri neredeyse yoktu. Biz her şeyi satıp-alıyorduk.
O zaman mağazalar boştu. Biz ise benim yakın dostlarımın olduğu Azerbaycan'dan şeftali, nar, kavun, karpuz getirirdik. On tonluk makine geliyordu ve biz onu Novıe Çeremuşide 10 universama dağıtıyor, sonra ise paraları yığıyordum. Uçaklarla Moskova'ya taze otlar gönderiyorduk. İnsanlar sabah ürünü topluyor, uçağa yükler ve hava alanından doğrudan pazara götürüyorlardı.
Sonra bilgisayarlar peyda oldu ve biz teknik satmaya başladık. Her şeyden satıyorduk. Hatta sokakların süpürüldüyü süpürgeleri de satıyorduk. Moskova bile süpürgeleri kamyon ile alıyordu. Ne kadar getirse idin o kadar da alıyorlardı. Sonra anlaşıldı ki, matyroşka, kutular, çadırlara da talep var - biz bütün bunları alıp satmaya başladık. Bir kısmını da ele düti-fri aracılığıyla. Yeri gelmişken, bu yönden oldukça büyük iş alındı.
"Bu yağmurluk ben bir milyon adet sattım".
Sonra anlaşıldı ki, öncelik yönleri belirlemek gerekir. Biz sergi etkinliğine ve ayakkabı satmaya başladık. SSCB'de bu kesimde hep büyük sorunlar ve bundan başka, bizim Çin'de güvenilir ortaklarımız vardı. Biz ayakkabıyı eşelonla tüm SSCB topraklarında satıyorduk, her konteyner uğrunda savaş gidiyordu.
İşte o zaman ben kendim hafif yağmurluk hazırladım, onu Al-Kapone adlandırdım. Plaşı hatta kendin de geyine bilirdin. Aynı yağmurluklar bir milyon adet sattım, ancak, sadece siyah renkli modeli idi.
Ben demezdim ki, o zaman çok kişi iş gitti. 1990 yılında bazıları hala inanıyordu ki, her şeyi alabilirler. Evet, Kooperativlerin sayısı artmakta idi, ama aslında hiç kimsenin parası yoktu, her şey çok zor gidiyordu. Bina bulmak, kayıt almak imkansızdı. Çoğu bunu geçici kazanç imkanı gibi değerlendiriyordu. Hiç kimse araştırma enstitüsünde direktör koltuğunu bırakıp kooperatife gelmek istemiyordu. Yeri gelmişken, kooperatif hareketinin ilk dalgası bir yere ortadan kalktı.
Bizzat bana iş adamı Sovyet terbiyesi engel oluyordu. Bizim çalıştığımız kapitalistler şeyleri düz imzalamasa veya anlamasa idin, senin derini soyardılar. Onlar şöyle de diyorlardı: "İş ve kişisel hiçbir şey yok".
Sovyet döneminin adamları ise öyle terbiye almışlardı ki, eğer sen neyi ise sona danışmasa veya imzalamasa idin, bir kural olarak, onlar seni sıkıştırmadılar. Veya örnek olarak, bir kişiyi işe almışsın ve o, üstesinden gelmiyor. İşten çıkarmak rahat değil, çoktan çalışır, bizimle birlikte başlayıp, aile ... Bütün bunlar ciddi girişimcilik çerçevesinde mümkün değildir.
Aynı zamanda Sovyet eğitimi bize gerçek olarak yardım ediyordu. Aynı yıllar bu eğitim yeterli esaslı ve temel idi. Aspiranturada çok çalışmayı öğrendim. Bizi eski teorilerle öğretseler de, bu bilgiler de gerekiyordu.
"Aydın görünüyor ki, Sovyetler Birliğini tutmak olurdu".
Yeniden yapılanmayı başka türlü yapmak gerekiyordu. Öyle ki, yeniden duyurdu dalga kaldırsalar da, gerçek değişiklikler vermiyordu. Komünist partisi çok korkuyordu. O, anlıyordu ki, bir şeyler yapmak gerekiyor, ama ne yapmak gerektiğini bilmiyordu. Komünizm fikri kişisel mülkiyetle uyarlamak bir rebus idi.
Tarım, hafif sanayi ve ev alanını özelleştirmek gerekiyordu - o zaman 1991 yılının çöküşünden kaçmak olurdu. SSCB dağılması idi daha çok şeye ulaşmak olacaktır. Ağır sanayi, petrol, gaz alanlarında devlet mülkiyetini saklarsa, ekonominin bu sektörü için planlı çiftlik saklasa idiler. Çünkü devlet bu işin üstesinden kötü gelmiyordu. O zaman güçlü merkez olur, özel mülkiyet ise onun etrafında kurular.
Çoğu Sovyetler Birliğinin dağılmasını objektif zorunluluk olarak görürler. Ama ben katılmıyorum. Görülüyor ki, Sovyetler Birliğini tutmak olurdu. SSCB den kopan cumhuriyetler hiçbir şey için koptuklarını ve bundan sonra ne yapmalı olduklarını bilmiyorlardı.
Bu, yapay bir tedbirdir. İktidarda olan Gorbaçov çok kararsız idi, kendisini tüm dünyaya liberal göstermek istese de, hangi tarafa üzmeyin gerektiğini anlamıyordu. Devlet yönetim sistemini yaptırmadan önce hareket etmek gerekiyordu. Ve 1991 yılındaki felaket baş vermezdi.
Etiketler :
Super Admin
It is a long established fact that a reader will be distracted by the readable content of a page when looking at its layout. The point of using Lorem Ipsum
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.