Yazarlar

Kuran'da İzafiyet Teorisi

"NASA: İzafiyet teorisi doğrudur" "Einstein haklı çıktı", "NASA görelilik teorisini doğruladı" 2004 yılının Ekim ayında dünya gazetelerde yayınlanan bu başlıklar izafiyet teorisini bir kez daha doğruladı. Bu kez İzafiyet teorisinden bahsedecek. Yirminci yüzyılın en ünlü fiziksel Albert Einstein tarafından öne sürülmüş zaman ve mekan hakkında fiziksel teoridir. Bu teoriye göre, zaman ve mekan bir algıdır. Dolayısıyla, teori mutlak zamanın mevcut olmadığını ileri sürdü. Zaman ve mekanı kavramamız mekan ve hareketimizden bağlıdır. Bu nedenle bir cismin hızından ve pozisyonundan (çekim merkezine olan uzaklığından) bağlı olarak zaman hızlı veya yavaş geçmektedir. Bir cisim hızlandıkça (çekim merkezine olan mesafesinde) o cismin üzerinde zaman yavaşlar. Yani, hız arttıkça zaman kısalmakta, daralır, daha ağır ve yavaş ilerleyerek sanki "durma" noktasına yaklaşmaktadır. Bunu Einstein'ın bir örneği ile açıklayalım: ikiz kardeşlerden birini ışık hızına yakın bir hızla uzaya yollasaq, dünyaya döndüğünde o, kardeşinin kendisinden daha yaşlı olduğunu görecektir. Bunun nedeni uzayda hızlı seyahat ederken zamanın daha yavaş akmasıdır. Bir cismin hızı ile birlikte, fiili de zamana etkiliyor. Genel izafiyet teorisi kanıtlamıştır ki, cazibe merkezlerinin yakınında zaman daha yavaş ilerliyor. Ünlü fizikçi Stephen Hawking (Stephen Hawking) bu gerçeği "ikiz" örneği ile şöyle anlatıyor: "İzafiyet Teorisi" mutlak zaman "kavramını sözlüğü sildi. Biri dağın tepesinde, diğeri ise deniz seviyesinde yaşayan bir çift ikiz düşünelim. Tecrübeler demeye esas verir ki, hündürde yaşayan ikiz kardeş deniz seviyesinde yaşayandan daha çabuk yaşlanacak. Yani, onlar yeniden karşılaştıklarında biri diğerinden daha yaşlı olacak. "(Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s. 54) İzafiyet teorisi hız ve hareketten bağımsız olarak uzayda farklı zaman olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Einstein'ın 1900'lü yıllarda elde ettiği bu sonuç sonraları NASA'nın gerçekleştirdiği bir proje ile doğrulandı. Uydu yörüngelerindeki uzaklaşma nisbiliyi doğruluyor İzafiyet teorisi İqnasio Sufolin (Ignazio Ciufolini) ve Errikos Pavlis (Erricos Pavlis) adlı iki bilim adamı tarafından çeşitli araştırmalardan sonra kanıtlandı. NASA bu proje için 600 milyon dolar tutarında kaynak ayırdı. Errikos Pavlis Einstein'ın gezegenler gibi dev cisimlerin kendi ekseni etrafında hareket ederken mekan ve zaman kavramlarını bükmesi iddiasından yola çıktıklarını dedi. Uyduların yörüngesinde yapılan araştırmalar sonucunda dünyanın kendi ekseni etrafında hareketi doğrultusunda bu uyduların yılda iki metre uzaklaştığı saptandı. Yani, uydular yörüngelerinden yılda iki metre dışa doğru uzaklaşırlar. Bu, Einstein'ın zaman-mekan sürüklenmesi ile ilgili bu hesabın% 99'u ile uygun geliyordu. Kolorado Üniversitesi fizikçilerinden biri olan Nil Eşbi'nin (Neil Ashby) elde ettiği sonuçlarla ilgili: "Bu, gerçekten de zaman-mekan sürüklenmesi ile ilgili ilk net ölçüdür" dedi. Radikal gazetesinin 23 Ekim 2004 tarihli sayısında bu önemli sonuç ile ilgili böyle bir makale yayınlandı: Pavlis eğer dünya çevresindeki mekan-zamana etkiliyorsa, yakınlardaki uyduların yörüngesinin değişmeli olduğunu ve bu fikre dayanarak LAGEOS-1 ve LAGEOS-2 adlı uyduların yörüngelerindeki meyilli lazer ışını ile ölçtüklerini anlattı. Pavlis "Her iki uydunun yörüngesinde de dünyanın kendi ekseni etrafında hareket yönünde yılda iki metrelik yatkınlık kayda alındı. Elde olunun sonuçlar daha önce görece ilkesine uygun yapılan ölçümlere 99% uygundur", dedi. İtalya'nın Lecce Üniversitesi profesörü İgnasio Sufolin ve ABD'deki Dünya Sistemleri Teknolojisi Birleşik Merkezinden Pavlis 11 yıl her iki uydudan gelen lazer sinyallerini inceledi. Einstein zaman ve mekan kavramlarının maddeden ayrı olmadığını, maddi cisimlerin varlığı koşullarında ve güçlü çekim gücü yaratan cisimlerin yakınında uzayın 'eğildiğini"iddia etmişti. Einstein'ın teorisi bir çok açıdan en modern bilim tarafından onaylandı ... Buraya kadar konuştuklarımızdan ortaya çıkan sonuç şudur ki, zamanın bir algı (veya kavram) olduğu gerçeği bir kez daha kanıtlandı. Bu gerçek yüzyıllar önce Kuran'da haber verilmiştir. Zaman kavramı Zaman mefhumu, aslında, bir anın başka bir anla karşılaştırılması sırasında ortaya çıkıyor. Örneğin, bir cisme elimizle veya herhangi eşya ile temas ettiğinde ondan belli ses çıkacak. Aynı cisme beş dakika sonra yeniden dokunduğu bu ses tekrarlanacaktır. Burada birinci sesle ikinci ses arasında bir süre geçtiğini düşünüyoruz ve bu süreci "zaman" diyoruz. Oysa ikinci sesi duyduğumuz anda birinci ses sadece beynimizdeki hayalden ibaret olur, yani akıllarımızda ki bilgi olur. İnsan yaddaşındakını yaşadığı anla kıyaslayarak zaman algısını algılar. Eğer bu kıyas olmasa, zaman algısı da olmayacaktır. Başka bir örneği gözümüz önünde ihya: Bir insan odaya girer, odanın ortasındaki koltukta oturan bir adamı görünce beyninde karşılaştırma yapıyor. Kapıyı açması, odaya giriş olması, odanın ortasına doğru yürümesi, koltukta oyalanması vb. Butn bu eylemler ancak onun beyninde olan bilgilerdir. Burada zaman kavramı koltuğa oturan insanla bu bilgiler arasında kıyas edilirken ortaya çıkıyor. Kısaca, zaman beyindeki hayaller arasında karşılaştırmaları oluşur. Eğer insanın hafızası olmasa, beyni kıyas yapamayacak ve doğal olarak, zaman mefhumu da yaranmayacak. Bir insanın "benim otuz yaşındayım" demesinin nedeni hafızası ile ilgilidir. Eğer hafızası olmasa, bu zaman sürecinden habersiz olacak, sadece yaşadığı tek bir "an" ı kavrayacak. Zaman algısı kavram olduğu için tamamen insanın kabul yeteneğinden bağlıdır, yani görecelidir. Zamanın nispiliğini rüyalarımızda daha net hissediyoruz. Bazen rüyalarımızda saatler, hatta günler geçiyor. Oysa her şey birkaç dakika, hatta birkaç saniye sürüyor. Konuyu biraz daha açıklayalım. Özel tasarlanmış tek pencereli bir odada oturup belli zaman geçirdiğimizi düşünelim. Geçen zamanı bilmek için de karşımıza bir saat koyalım. Aynı zamanda odanın penceresinden güneşin çıkmasını ve batmasını izleyelim. Belli süre geçtikten sonra odada kalma müddetimizi hem saate, hem de güneşin çıkıp-batmasına esasen hesaplayacağız. Örneğin, odada 3 gün kaldığımızı diyeceğiz. Fakat bizi bu odaya düşüren kişi, aslında, bu odada iki gün kaldığımızı bildirse ve pencerede gördüğümüz güneşin yapay şekilde oluşturulduğunu, odadaki saatin kasten süratlandırıldığını söylese, hesaplamalarımızın anlamsız olduğunu görürüz. Bu örnek bir kez daha göstermektedir ki, zamanın akış hızıyla ilgili bilgimiz ancak kabul kabiliyetimize göre. Kuran'da görece Tüm söylenenlerden anlaşılıyor ki, zamanın göreceliği ispat getirilmiş bilimsel gerçektir. Ancak bu gerçek, sadece geçen yüzyılın başlarında Einstein'ın görecelik kuramı ile ortaya çıkmıştır. Bu döneme dek insanlar zamanın göreceli kavram olduğunu ve mekana göre değiştiğini bilmiyorlardı. Dünya çapındaki bilim adamı Albert Einstein izafiyet teorisi ile bu gerçeği kanıtladı. Zamanın kütle ve hızdan bağımsız kavram olduğunu ortaya koydu. Daha önce hiç kimse bu konuda açıkça fikir bildirmemişdi. Fakat 1400 yıl önce, bilimin çok ilkel olduğu bir dönemde Kuran'da bu gerçek haber verilmiştir. Kur'an-i Kerim'de zamanın göreceliğinden bahsedilir: "... Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir" (Hac Suresi, 47) "O, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra da (bu işler) sizin saymakta (illerden) bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. "(Secde Suresi, 5) "Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir." (Mearic Suresi, 4) VII yüzyılda indirilen Kuran'da açıkça zamanın göreceliğinden bahsedilmesi onun ilahi kitap olduğunun önemli delillerindendir. İzafiyet ve materyalistlerin büyük hatası İzafiyet teorisinin kanıtlanması ile materyalistlerin "mutlak zaman-sonsuz evren" iddialarının geçersizliği bir daha kanıtladı. Materyalistler madde ile birlikte, zamanın da mutlak olduğunu, yani sonsuzdan beri var olduğunu ve sonsuza kadar devam edeceğini iddia ediyorlar. Bu saçma iddiaları ile de kaderi, ahiret gününü, cenneti ve cehennemi inkar ediyorlar. Oysa modern bilim, maddenin ve maddeden aslı olan zamanın yoktan var edildiğini ve zamanın da bir başlangıcı olduğunu doğruluyor. Aynı zamanda zamanın izafi (göreceli - relative) bir kavram olduğu, materyalistlerin yüzyıllardır zannettikleri gibi değişmez ve sabit olmadığı, değişken bir algı olduğu da bu yüzyılda ortaya çıkmıştır. Zaman ve mekanın izafiyeti Einstein'ın izafiyet teorisi ile kanıtlanmış ve bu gerçek modern fiziğin esasını teşkil ediyor. Sonuç itibariyle, zaman ve mekan mutlak değil, başlangıcı olan, Allah'ın yoktan yarattığı mefhumlardir. Zamanı ve mekanı yaratan Allah, hiç şüphesiz, bu kavramlardan münezzehtir (uzaktır). Allah zamanın her anını zamansızlıkta yaratmıştır. Materyalistlerin kavrayamadıkları "kadar" gerçeği de burada anlaşılır. Geçmişimiz ve geleceğimiz zamandan münezzeh olan, onu yaratan Allah'ın bilgisi ve hakimiyeti dahilindedir. Kuran'ın 1400 yıl önce bildirdiği ve müminlerin tereddütsüz inandığı gerçekleri modern bilim yeni yeni keşfediyor. Bu, bir daha Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu kanıtlıyor (Sübhanallah)