Dünya

Uzman: Ortadoğu 17. Yüzyıl Avrupa'sını Hatırlatıyor

  "Bu durumda tüm bölge için somut ne ise söylemek zor". AjansAlperen.Com, sorularına Nasa İnsan Hakları Enstitüsü'nün bilimsel çalışanı Moisey Bekker cevap verir: - Yemen Cumhuriyetindeki durum hakkında ne düşünüyorsunuz? - Yemen Cumhuriyeti on yıllardır, çeşitli aşiretler tarafından yürütülen iç savaş durumunda yaşıyor. Son zamanlarda bu durum Suudi Arabistan ve İran İslam Cumhuriyeti arasında çatışma sonucunda daha da keskinleşti. Suudi monarşisi yeterli mali ve doğal kaynaklara sahip olduğu için Sünni lider konumunu alır, yani Müslüman ümmetinin ekser çoğunluğu. İran İslam Cumhuriyeti tüm senelerden oluşan sağlam temel oluşturmak ve yönetmek istiyor, ve yeterli silahlı güce sahip olarak İslam dünyasının lideri olmak istiyor. Yemen Cumhuriyeti ayna gibi bu çelişkileri temsil eder, şöyle ki, ülke neredeyse, söz konusu dini akım arasında ikiye bölünüp. Ayrıca, ülkenin kuzeyi ve biraz öncül olan güneyi arasında düşmanlık kalıp. Gösterilen tezatlar bölgesel devletler tarafından ustaca kullanılıyor, onlar hiçbir gruplaşmanın avantaj elde etmemesine dikkatle göz koyuyorlar. Şu anda bu denge "Allah Ensar" Şii grubunun, sırasıyla İran'ın lehine bozulmuş. - Suudi Arabistan başta olmak üzere bir grup ülkeler Husitler hareketine karşı çıktılar. Bu gelecekte bölgede güçlerin yerleştirilmesinde aksini nasıl bulacak? - İran İslam Cumhuriyeti artık Şii ülkelere ve ondan maddi bağımlı olan ülkelere rehberlik ediyor. İran'ın desteği olmadan, "Hizbulla" nın yardımına ve "İslam Devrimi Mühafizeçileri Kolordu" tarafından donanıma dayanan Beşar Esad'ın rejimi çoktan siyasi arenadan yok olmuştu. Aynı şey Irak, İslam devleti ile sürükleyici savaşan Şii hakimiyetine de geçerlidir. Ayrıca, İran'ın Sünni Arapların mesken saldığı Huzestan vilayetinde ciddi sorunları var. Ve eğer dikkat ettiyseniz koalisyona tam Arap devleti olmayan, İran'ın Sistan-Belucistan sınır vilayetinin separatçılarını destekleyen Pakistan da katıldı. Seudiyyelilerin baş ağrıları Doğu vilayetindeki Şii nüfusu iledir, burada krallığın temel petrol ve gaz rezervleri bulunmaktadır. Ona göre de güçlerin yerleştirilmesi ideolojik ve ekonomik parametrelere göre yerleştirilir. Mısır'ın koalisyona katılması Aden işgal edilirse, Süveyş kanalına Körfez ülkelerine ve daha sonra Avrupa'ya petrolün nakli gerçekleştirilen Bab el Mandebsk boğazının husitler tarafından kapatılması tehlikesi ile ilgilidir. Ayrıca, İran tarafından Ormuz boğazının kapatılması tehlikesi daima mevcuttur, bu ise felaket ve ABD ve NATO'nun diğer ülkelerinin katılımı ile savaş tahribatı demektir. Kısacası, eğer bölgenin kırmızı çizgiyi geçmesini tutmak mümkün olmasa, tüm bunların ne ile biteceğini, Ortadoğu'da Kürdistanın mevcudiyeti de-faktonun yer alırken hangi ülkenin kaç parçaya ayrılacağını söylemek zordur. Durum isyancıların Katoliklerle tutum aydınlaşdırdığı 1618-1648 yılların otuz yıllık savaş erefesindeki Avrupa'nın durumunu hatırlatıyor. Ben hala bunun petrol piyasasında nasıl yansıyacağını demiyorum. - Baş verenler Güney Kafkasya bölgesine nasıl etkileyebilir? - Bu durumda tüm bölge için somut ne ise söylemek zor, şöyle ki, burada bulunan her bir ülkenin kendi çıkarları ve sırasıyla çatışma durumundan doğan tehlikeleri var. Azerbaycan için mülteci akını ve bu durumdan doğan sonuçlar problem olabilir. Kalan her şeyde büyük savaştan kaçmanın mümkün olacağına umuyoruz.