Eğer ülkemizin yabancı dizi meraklılarını anlamak isterseniz ülkemizin dizi sektörüyle arasında ki farkları sıralayarak işe başlayabilirsiniz. Örneğin süresi: Bugüne kadar izlediğim en uzun yabancı dizi bölümü bir saat civarıydı ki yapılan tüm araştırmalar bir insanın anlık konsantrasyonunu bu civarda bir süre muhafaza edebileceği yönündedir. Yani demem o ki genel hatlarıyla bir yabancı dizi bu ölçüde çekilerek sizin alabileceğiniz maksimum faydayı ve hazzı hedefler ve aynı zaman da gelecek bölümlerine yaratacağı merak unsuruyla sizi de daha bağlı kılar kendine. Oysa yerli dizi sektörümüz daha çok reklam odaklı işlediğinden neredeyse üç saatlere varan (ki böyle bir süre sinema filmleri için bile uzun sayılır) süresiyle canınızdan bezdirecek noktaya gelebilir. Bu uzunluğun en büyük handikaplarından biri ise o süreyi doldurmak zorunluluğudur hem de bir bölümde. O sebeple sürekli yavaşlayan anlar hiçbir manası olmayan sahneler uzun bakışmalar gereksiz bir ton diyalog ve nihayetinde zaman yarısından fazlası zaman kaybı haline gelen zamanlar. Ne der Gogol ki dünyanın en önemli oyun yazarlarındandır. “Eğer ilk sahnede bir silah görmüşseniz, onun bir sonra ki sahnede patlaması gereklidir.” Yani demeye çalıştığı sırf süre uzatmak için girilen çaba izleyiciyi bıktırmaktan başka hiçbir işe yaramadığı gibi bir sürü alakasız detayla ve sahneyle gözleri de yorduğuyla kalır. Yabancı dizi izle noktasına geldiğiniz de ise kendinizi arınmış hissedersiniz. Tabi ki kötü yapımlar da yok değil ama izleyici kitlesinin seçiciliği böyle yapımları ilk sezonları bile dolmadan ayıklamaya çok hızlı bir olanak sağlamaktadır.
Dizi izle konusunda tutkun bir takipçi iseniz zekanız da gözleriniz de sabrınızda sizi en sonunda online bir şekilde dünyanın her yanından çekilmiş dizileri bulabileceğiniz sitelere yönlendirecektir. Özellikle ülkemizde belki de kendi yerli sektörünün konu ve anlatım kıtlığından olsa gerek bu seçenekler oldukça geniş ve neredeyse mükemmel derecede iyi işlemektedir. Sanırım bizim yapımcılarımızın görmediği ya da anlamak istemediği özellikle genç neslin artık bir moda haline gelen global dünya nimetlerinden son raddesine kadar faydalanma ihtiyacıdır. Evet bir ihtiyaçtır; çünkü sıkışıp kalmışlığımızın ve kendimizi ifadede zorlanışımızın altında yatan iletişim kuramama yavanlığını aşmaya çalıştığımız bir dönemde sürekli kendini tekrar eden yapıtları tekrar-tekrar izlemek yerine yeni bir bakış açısı ve özgünlük görmek istiyorlardır. Bir düşünün Da vinci tablolarının aynısını tekrar-tekrar neden çizmedi. Ya da dünyanın geri kalan yerlerinde ki insanlar bizimki yerli madem daha kötü bir kopyası da olsa ona bakalım diye neden düşünmedi çünkü bu sanattır ve sürekli kendini aşmak geliştirmek ister. Ve görsel sanatlar dalının en büyük temsilcisi film, dizi sektörü de günümüzde çağımıza hakim olan ve insanlara en çok hitap eden bir sanat dalı olarak görüldüğüne göre. İnsanlarında yapılmış en iyi işleri izlemek istemesi kadar normal bir durum yoktur.
Uzun lafın kısası iyi bir dizi sizin ufkunuzu genişletir, hatta daha da ileri giderek kararsızlığınız içinde size yön gösterici olur. Örneğin Prison Break izle dediğinizde bir karara hem de çok yerinde bir karara imza atmış olursunuz. O noktadan sonra hayata dair zorluklara dair her şeye dair bir başkasının gözünden yürütülen mücadelenin içindesinizdir. Sadece hoş zaman geçirmek için de değil tabi. Aynı zaman da kendinizi özleştirdiğiniz her anı ve her durumu kendi hayatınızda görebilmek ve karar verebilmek adına. Yeterince uzun izlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.